knock down

  1. (a) mezatta malı son artırana verdiğini çekici vurarak ilân etmek.
    The painting was knocked down at
    $90/ was knocked down to Mr. S for $90. (b)
    tic. parçalara ayırmak.
    We knocked down the bookcase and packed it in the car. (c)
    argo (parayı) çalmak, zimmetine geçirmek, (d)
    argo kazanmak, (maaş vb.) almak, (e) fiyatı indirmek/kırmak, tenzil etmek.
    The price was knocked down to $5. (f) yıkmak, yere sermek, yer ile yeksan etmek, vurup devirmek.
    Our house is being knocked down to make way for a new road. These old houses are to be knocked down. (g)
    knock over ile ayni anlama gelir. (taşıt) çarpıp yere devirmek, çarpmak.
    Jo was knocked down by a bus yesterday. (h)
    You could knock me down/over with a feather: Çok şaştım, şaşırıp kaldım, hayretler içinde kaldım.
yere serici, yıkan, deviren (vuruş/darbe/şey).
a knockdown blow.
mat edici, itiraza yer bırakmayan.
a bewildering assortment of knockdown arguments.
portatif, sökülür-takılır (eşya).
a knockdown table/chair.
fiyat indirimi, tenzilat.
caymasına neden olmak Verb
bir müşteriyi ayartmak Verb
bir evi soyup soğana çevirmek Verb
yayaya çarparak devirmek Verb
kitapları ucuz fiyatla elden çıkarmak Verb
fiyatları büyük çapta düşürmek Verb
vezneden zimmete para geçirmek Verb
devirme
sökme
sökmek Verb